“Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelerinize dönüşür… Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür… Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür… Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür… Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür… Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür… Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür.”

Gandhi’nin bu özlü söylemi son günlerde yaşadığımız, birbirinden çok farklı gibi duran ama aslında ayni temel sorunları çağrıştırıyor:

  • Uluslararası “Tedarik ve Sözleşme Yönetimi” Kurallarına Aykırı Davranma
  • İnsani, Sosyal, Kültürel ve Evrensel Değerlerimizin Erozyonu

Dilerseniz aşağıdaki şu birbiriyle hiç ilgili görünmeyen gazete haberlerine bir göz atalım:

  1. Ucuz eti satacak firmalar belli oldu: BIM ve A-101
    hbr.jpg
  2. Karaman’daki KMB (Karamanoğlu Mehmet Bey) Üniversitesinin ilanla aradığı doçentlerde aradığı kriterler şaşkınlık yarattı.
    ilan.jpg
  3. AKM (Atatürk Kültür Merkezi) yıkılıyor, yerine yenisi yapılıyor: Proje Lansmanı 6 Kasımda.
    akm.jpg
  1. KIK (Kamu İhale Kurumu) yeni hazırladığı yönetmeliklerle kamuda koyun pazarlığı yolunu yasallaştırıyor.

    kik.jpgKAMU İHALE KURUMU TEBLİĞ VE 

    YÖNETMELİKLERİNDE YENİ DEĞİŞİKLİK

 

Önce ilk haberi sorgulayalım: Bu haberde adı geçen ve ucuz eti satacak firmalar nasıl belirlendi? Seçim kriterleri nelerdi? İhale mi yapıldı? Yapıldı ise, ne kadar sürede ve hangi süreçte yapıldı? Seçim süreci ne kadar şeffaf idi?

Seçilen firmaları araştırdığınızda karşınıza mevcut iktidara yakın iş adamları çıkıyor. Hele de belirlenen firmalardan birisinin ortaklık yapısında ani bir değişikliği görünce şüphelerinizde haksız olmadığınızı anlıyorsunuz.

Personel-akademisyen alım ilanına baktığımızda: Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okuluna alınacak doçent için ‘’Güreşçilerde buz masajının toparlanmaya ilişkin biyokimyasal parametrelere etkisi üzerine çalışması olan”, Mühendislik Fakültesi’ne alınacak doçent için ‘Görüntü izlemede gürültü azaltmak konularında çalışmış olan’ İslam Bilimleri Fakültesine alınacak doçent için ise ‘Şeytanla mücadele edecek insan eğitimi çalışması olan’ şartları istendiğini görüyoruz. İnsan ister istemez ilanların adrese teslim olup olmadığını düşünüyor. Yapılan spekülasyonlar sonrası ilanın iptal edilmesi de bu düşünceyi doğruluyor.

AKM Binasının yıkılarak yerine daha büyük, çok farklı modern bir mimari ile lansman yapılacağını, inşaatının 2019 seçiminden öncesinde tamamlanmış olacağını Cumhurbaşkanının beyanatı ile öğreniyoruz. Şimdi kendi kendimize soruyoruz: Projeyi kim yaptı? Hangi kritelere göre kim ve nasıl seçti? Kültür Bakanı TV’de projenin tamamen Türkler tarafından hazırlandığını söylerken, basında bir ABD firmasının adı ve proje görselleri geçiyor. Bu ölçek ve önemde bir kamu binası mesleki camiadan uzakta ve toplumsal uzlaşma olmadan nasıl ve ne amaçla geliştirilir? Tamamlanma tarihindeki spekülasyonlara odaklanmadan projenin hangi düzeyde hazırlandığını, teknik şartnameleri, iş programı, bütçesi ve yapımcısı belirlenmeden bitiş süresinin nasıl bu kadar kolay belirlenebildiğini belki hiç öğrenemeyeceğiz.

Son olarak, Kamu İhale Kurumunun önümüzdeki günlerde yayınlamaya hazırlandığı ve 2002 yılından bu yana yüzlerce kez değiştirdiği tebliğ ve yönetmeliklerle siyasi iradenin daha rahat, daha çabuk ve daha gizli ihale yapabilmesine olanak tanımaya çalıştığını artık sağır sultan bile biliyor.

İşte bu birbirinden çok farklı gibi duran konuların ortak yanının mesleki, toplumsal ve siyasi anlamda uluslararası temel yöntem ve değerlerden uzaklaşmak olduğunu, giderek otoriter bir düzensizlik içinde suistimale açık bir yapıya dönüştüğünü gözlemliyoruz. “Balığın baştan kokması” “İmamla cemaatin ilişkisi” “Liderin şirketine ve toplumuna rol modeli olması” gibi benzetmeler bu genel gidişin topluma farklı yansımaları. Günümüzün gündeme oturan iş adamı-patron ve siyasi figürlerinin giderek hep ayni rol modeline benzemesi bir tesadüf olabilir mi?

Biz, meslek insanları, şimdiye kadar farklı bir eğitim gördük. İnsani ve evrensel değerler, uluslararası kabul görmüş standartlar ve yöntemleri kullanarak yıllarca bu yönde uygulama yaptık ve mevcut düzeni ve koşulları geliştirmek ve iyileştirmek üzere çaba gösterdik. Hiç olmazsa akşamları başımızı yastığımıza koyduğumuzda bireysel huzur duyuyorduk. Ama son yıllarda artık ayaklarımızın altındaki halının kayıp gittiğini, değerlerimizin bir hiçe dönüştüğünü, bireysel ve kurumsal amaç ve hedeflerimizin kalmadığını görmekten mutsuz olduğumuz bir gerçek. Endişem, bu durumun Gandhi’nin özlü sözündeki tespiti gibi “toplumun karakterine ve kaderine dönüşmesi”.

“Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelerinize dönüşür… Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür… Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür… Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür… Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür… Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür… Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür.” Gandhi