Tramola da ne ola ki?

Tramola, bir denizcilik ve yelkencilik terimi. Hedefi rüzgarın estiği yönde olan bir yelkenli teknenin hedefine ulaşabilmek için gövde ve arma kapasitesine uygun açılarda “Rüzgar Üstüne”, yani “Orsa”ya yaptığı manevraya deniyor.

Image result for tramola atmak     Image result for tramola atmak

Meslek yaşamımın önemli bölümünü Proje Yöneticisi olarak genelde rüzgarın geldiği yöne doğru seçtiğim seyirlerde, rüzgarla savaşarak geçirdim. Hedeflerim hep iddialı oldu. Hedeflerime hiç en kısa yoldan ya da kolay yoldan ulaşmadım. Hep emek verdim, çaba gösterdim. Hedefi gözden kaçırmadan, gereken zamanlarda farklı yönlere tramolalar atmam gerekti. Mutlaka rüzgarın kolayına, “Rüzgar Altı”ndan, arkadan, tam pupaya yakın yönlerden geldiği zamanlar da olmuştur. Ama ben hedefe “Rüzgar Üstü” yani “Orsa” giderken attığım tramolalardan daha çok keyif aldım. Karakterime daha yakın buldum.

Yelkenci Olmak İçin Hiç Geç Değil!

Denizcilik ve yelken sporu, öğrenmesi ve yapması hiç de kolay olmayan, pek çok zorlukla mücadeleyi içeren bir alan. Ben de, her ne kadar bu spora başlama yaşım 50’sinden sonra olsa da, daha çocukluğumdan bu yana gelişen kişiliğimle çok örtüştüğü için, meslek yaşamındaki bilgi ve deneyimlerimi deniz ve yelken sevgime borçlu olduğumu düşünüyorum.

73 yaşındaki Fransız yelkenci Jean Luc Van den Heede’nin 2018 yılında, tek başına ve hiç bir modern navigasyon ekipmanı kullanmadan, Golden Globe Race’i genç rakiplerinden 100 gün önde tamamlaması tesadüfle açıklanamaz.

Image result for luc van sailor

Bu Merak Nereden Geliyor?

Denizcilik ve yelken ateşinin daha 1968 Mayıs ayında, Galatasaray’dan Liseli ağabeyim Sadun Boro’nun Kısmet yelkenlisi ile dünya seyahatinden döndüğü ve Lisenin önünde müthiş bir kalabalık tarafından karşılandığında yüreğime düştüğünü itiraf etmeliyim.

Image result for sadun boro

O günden beri, yaşamımda neden hep iddialı hedefler koyduğumu, hep nerede bir zorluk varsa üzerine gittiğimi, 2 patikadan hangisi daha az çiğnenmişse onu tercih ettiğimi, neden hep bir farklılık ve yenilik peşinde koştuğumu, kişiliğimin bu yönde evrildiğini daha yeni yeni fark ediyorum.

Yelkenli Teknelerin Kısa Tarihi

Image result for kontiki

Yelkenli tekneler, insanlık tarihi kadar eski. Afrika’nın Batısından dünyaya yayılmaya başlayan Homo Sapiens’in, Mezopotamya’dan Avrupa ve Asya’ya, Asya’dan Amerika ve Avustralya’ya deniz yoluyla ve muhtemelen Kon-tiki benzeri ilkel sallar ve yelkenlilerle gittiklerini ise, sadece tahmin ediyoruz.

Mekanik güçten yoksun yelkenli teknelerin sadece arkadan/pupadan esen ticaret rüzgarlarıyla hareket edebildiklerini, hidrokarbon kullanan deniz motorlarının 19. Yüzyıldan itibaren teknelere farklı bir nitelik ve ölçek getirerek dünyada sosyal ve ekonomik yaşamı radikal biçimde değiştirdiğini, aerodinamik, hidrodinamik, elektrik ve elektronik alanlarındaki muazzam bilimsel ve teknolojik gelişmelerin ancak 20. Yüzyıldan başlayarak özellikle yelkenli teknelere ve yelken sporuna çok farklı özellikler kazandırmaya başladığını gözlemliyoruz.

Deniz, Yelken ve İş Yaşamı

Denizde yaşam, karada yaşama benzemiyor. Karada hep bir hedefe, bir sonuca veya bir ürüne güç kullanarak ya da güç uygulayarak varıyoruz. Kendimizi ancak bir yapı içinde veya korunakta doğanın koşullarından ve risklerinden koruyabiliyoruz. Denizde, durum daha farklı. Hele de açık denizde. Tekneniz, ne denli büyük, güçlü ve ileri teknolojik donanıma sahip olsa da, çevrenizdeki hava, su gibi doğa güçlerini öncelikle 5 duyunuzla hissetmek, sonra onlarla işbirliği yapmayı bilmek, öğrenmek ve kullanmak zorundasınız. Onlara rağmen, onları alt etmeye çalışarak bir hedefe ulaşabilmeniz mümkün değil. Bu farklılık bizi temel bir kültürel paradigma değişikliğine zorluyor.

Denizcilik ve yelken, bilinmeyeni merak etme, zorluklarla mücadele, bir meydan okuma sanatı olarak tanımlanıyor. Ancak seversen yapıyorsun. Yelken yapmak adeta eğitimli bir zihnin keyif aktivitesi gibi. Öğrenmen bitmiyor, teoriden pratiğe her gün yeni bir şey öğreniyorsun. Hani, işini severek yapan birisi için hayatta hiç çalışmamış sayılır denir ya, aynen öyle.

Deniz, Yelken ve Proje Yönetimi


cevik-5

İşte bu nedenle iş yaşamını yelken yapmaya, çalıştığım şirketi, projelerimi yelkenli bir tekneye benzetirim ben hep. Bir yelkenci gibi hissetmeden ve düşünmeden ne bir şirketi, ne de bir projeyi yönetemeyeceğime inanırım. Hedef belirlerken stratejilerimi, hedefe giderken politikalarımı, manevralarda taktiklerimi, bilinmeyen durumlarla ve risklerle karşılaştığımda nasıl davranacağımın ipuçlarını hep yelken sporunda bulurum. İyi bir denizci olmanın ve yelken yapmanın planlama, yönetim ve liderlik becerilerinin geliştirilmesine büyük katkı sağladığına inanırım.

İş Hayatı Eşittir: Doğru Zamanda Doğru Karar Vermek 

Bundan yüz yıl önce, o zamana kadar olan debiye bakıldığında, insanlığın ürettiği bilgi miktarını iki katına çıkarmak yüz yıl alıyormuş. Bugün ise bu süre iki yıla inmiş. Gelecek yirmi yıl içinde bunun 12 saate kadar ineceği öngörülüyormuş. Peki üretilen bilgi debisindeki bu geometrik artış ile bireyin gündelik yaşamında vermesi gereken karar adedi arasında doğru orantı kurulabilir mi?

Bir yelken sporcusu bir birim zamanda diğer sporlara göre ortalama 300 kat fazla karar üretir derler. Doğrudur. Hem de alacağınız her bir karar, sadece sizin değil tüm ekibinizin can güvenliğini, başarı ve başarısızlığını doğrudan etkileyecek kadar önemlidir.

Teknenizin kaptanıysanız eğer; karar verici, yönetici ve lider niteliklerinizi geliştirmek için, şayet ekip üyesi iseniz, işbirliği niteliklerinizi ve kaptanlığa giden süreçte kariyerinizi geliştirmek için karşınıza büyük fırsatlar çıkar.

19. Yüzyılda sanayi devrimi ile gelişmeye başlayan organizasyon ve insan yönetimi, uzay sanayisinin yaşamımıza girmesiyle gelişmesi ivme kazanan Proje Yönetim bilimleri iş yaşamımızda büyük değişikliklere yol açıyor.

Proje Yönetiminin “Çevikleşmesi” Ne Anlama Geliyor?

Image result for agile race sailing

Geleneksel Proje Yönetimi yaklaşımında, bir yelken seyrine ya da bir yarışa çıkmayı Proje Yönetiminin “Başlatma” sürecine, seyirden dönüşü ve limana girişi ise “Bitirme” sürecine benzetirken aradaki süreçler, Planlama-Yürütme-Denetleme olarak bilinen genel yönetim çevriminin deviniminden çok farklı değildir. Rutin bir yelken seyri, artık geleneksel hale gelen Proje Yönetiminin temel ilkelerinin dışına çıkamazken, bir Yelken Yarışı ya da Regatta, “Sürdürülebilir, Yüzyüze-Birlikte-Organize Sürekli Teslimat” gibi  son yılların yeni gelişen iş anlayışlarından Çevik Proje Yönetimi ilkelerini bize dayatıyor.

Sözün Özü

Yeni iş anlayışları uzaydan gelmiyor. Kaynaklarını doğanın içinde buluyoruz. Yöntemlerini yine doğayı gözleyerek öğreniyoruz.