Başarının Mutluluk ve Hedef Belirleme İle Arasındaki İlişki

PUPA-ADRENALIN

Ben kendimi mutlu ve başarılı bir insan olarak nitelendiriyorum. Çok mu zenginim? Hayır. Eşim beni tanımlarken “Sen hayatta her hedefine ulaştın” demesine rağmen hayatta her istediğimi gerçekleştirebildim mi? Hayır. Yelkende her katıldığım yarışı kazandım mı? Hayır. Her hedeflediğim limana ulaşabildim mi? Hayır. Şirketim, sektörünün 1 numarası mı oldu? Hayır. Öyleyse bana “Kendini başarılı ve mutlu görmene neden olan şey ne?” diye sorabilirsiniz. Bir kere ben hayatımın, kendim için önemli olduğuna inandığım birçok alanında çalışıyorum. Kendime sürekli yeni hedefler belirliyorum. Şirketteki işlerimi hafiflettim ama üniversitelerde konferanslar veriyorum. Kitaplar yazıyorum. Akdeniz ve Ege’nin cennet koyları ve adalarında yelkenlim ile eşimle birlikte geziyorum. Hayatta hiç birilerinin emriyle istemediğim şeyleri yapmak istemezdim. Atatürk’ün eşsiz sözüne özenir ve “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterim” derdim. Öyle oldum. Düzenli bir aile yaşamım olmasını, çocuklarımın iyi eğitimli ve başarılı insanlar olmasını istedim. Şükürler olsun, şu anda öyleler ve birlikte çok mutluyuz. Birlikte olmaktan keyif aldığım güzel dostlarım var.

Hayatı Yönetmek mi? Liderlik Etmek mi?

Salt hedef koyma, bilgi ve iş deneyiminin gerçek başarı için yeterli olmadığını anlamam pek uzun sürmedi. Hep okudum. Toplum önünde konuşma ve kişisel gelişim eğitimleri aldım. Meslek ve sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerine katıldım. Yönetimlerinde görev aldım. Üniversitede öğrencilerin karşısına çıkıp, deneyimlerimi paylaştım. Seminer ve eğitimler verdim. Ancak bu çabalarım sonrasında, iş ve sosyal yaşamım farklı bir yöne evrilebildi. Yaşamı algılama ve iş yapma şeklim değişti. Bugün dahi durmaksızın okuyor, öğreniyor, kendimi geliştiriyor ve deneyimlerimi gençlerle paylaşmak üzere makaleler ve kitaplar yazıyorum. Hep daha fazlası için uğraşıyorum. Yelkenlim ile daha uzun seyahatlere çıkmayı hedefliyorum. Bunu yapabilen şanslı dostlarımı yakından takip ediyorum.

Küçük Başarılarla Mutlu Olmasını Bilmek

IMG_0848

“Başarının kendimiz ve yaşamımız için koyduğumuz hedeflere doğru giderken hissettiklerimizden başka bir şey olmadığına” inanıyorum. Her minik başarımda şirkette hala masamın arkasında duran panoda yazan “Success is not a destination, it is a journey”. “Bu, sadece gezinin bir parçası, nihai hedef değil” diyorum kendime. Bilirsiniz, yelken seyirlerinde ya da Regatta, Rally gibi uzun süreli yelken yarışlarında da hep ara hedefler ve etaplar vardır. Her etabı tek tek planlar, yürütür ve sonuçlandırırsınız. Kazanırsınız, kaybedersiniz, derece alırsınız ya da sadece konulan hedefe ulaşmak için çaba harcarken mutlu olursunuz.

İnsanın kendisini başarılı ve mutlu hissetmesinin önemli bir yararı vardır. Bu, insana daha çok tatmin duygusu hissettirir ve daha çok risk alma motivasyonu sağlar. İnsanın kendisini “looser-victim” olarak hissetmesi ise, en çok kendisini yaralar ve tüm enerjisini alıp götürür.

Yaptığın işten mutlu olmuyorsan ve keyif almıyorsan, bu gerçek bir arzu değildir. Buradan bir amaç ve hedef çıkaramazsın. Hep şunlar söylenir ya: “Ya sevdiğin işi yap, ya da yaptığın işi sev”. Ne kadar da doğru.

Arzunun Hedefe Dönüşmesi

Bir arzu ve dileği bir amaç ve hedefe dönüştürmek bizim elimizde. Bazen bunu sezgilerimizle yapsak da çok kolay değil. Örneğin, benim 10 yıl önce bir yelkenli ile denize açılma arzumu ele alalım. Bu arzumu 2 yıllık bir amaç, hedef ve plana oturtmuş idim. Bu amacım net ve belirgin miydi? Evet. Gerçekçi mi idi? Evet, bilgi, beceri ve olanaklarım doğrultusunda gerçekçi idi. Tamamen bana bağlı bir şey mi idi? Evet, eşimin vetosu gibi bazı müdahalelere:-) rağmen tamamen bana bağlı idi. Bir aksiyon planı yapmış mıydım? Evet. Zaman programı, eğitimler, sertifikalar, bütçeleme, finansman, tekne tedarik vb. her şeyi düşünmüştüm. Ara hedeflerim somut ve ölçülebilir idi. Bu işi başarmak için kendime söz vermiştim. Amacımı ve hedefimi çok seviyordum. Başarıya ulaşınca, kendimi aşmış olacak ve kendime olan saygım zirve yapacaktı. Öyle de oldu.

Yelken Sporu ile İş Yaşamının Benzerliği

Şirket yönetimindeki farklı modellerden Proje yönetimindeki farklı yaklaşım ve metodolojilere kadar her konuda yelken ile iş yaşamı birbirine çok benzetilir.

Solo ve Duo seyirleri bir yana bırakırsak, 3 ila 12 kişilik yelkenli bir tekneyi yönetirken size Skipper ya da Kaptan derler. Yelken yarışlarında ekipte herkesin bir görevi vardır: Dümenci, Navigatör, Taktisyen, Ana Yelken-Piyanocu, Başüstücü, Direkdibi Adamı, Genoa ve Balon Trimcileri (*) gibi.

(*) “Baş üstücü”, en önde ipleri ayarlayan en zor işi yapan odur. “Piyanocu/Ana yelkenci”nin güçlü kuvvetli olması lazım. “Dümenci” çok sakin olmalı: Çünkü iki tüy var, onlara bakarak dış dünyaya kapalı bir şekilde ne deniyorsa onu yapması gerekiyor. “Taktisyen” denizi ve rüzgarı çok iyi okuyabilmeli. Ama bu yarış teknelerinde üç aşağı beş yukarı herkes her işi yapabilecek kapasitede. Çünkü öyle üst seviyede yarışçı hale geliniyor ki, herhangi birimiz dümen tutabiliyor, taktisyenlik yapabiliyor.” Ref: M. Miharbi Yarış Ekibinin Elkitabı.

Bazı görevler tekne boyutuna uygun olarak birleştirilir. Bazen yarışlar iki kişiyle (Duo) bazen de tek kişiyle (Solo) düzenlenir. Her ne kadar arka planda ciddi bir destek ekibi olsa da, Solo Yarış da artık bireysel bir spordur ve bir tür sanatkarlığa dönüşmüştür.

Yelken ve İş Yaşamının Benzerliği

Benzerlikler iş yaşamında da karşımıza çıkar. Bir Genel Müdür, bir Girişimci, bir Bireysel Danışman, bir Şantiye Şefi, bir Proje Yöneticisi, bir Proje Lideri, butik ya da KOBİ olarak tanımlanabilecek bir hizmet şirketinde işler, bir yelkenli teknede yürütülenlere çok benzer.

Hedefini seçer, iş planını yapar, yol haritanı detaylandırır ve ilerlemeyi izleyerek gerekli rota düzeltmelerini yaparsın. Bazen, hedefine planladığın gibi en kısa yoldan ulaşmanı engelleyen sorunlarla karşılaşırsın. Bunlar bazen ekonomik, yasal, sosyal, siyasi ve pazar koşulları gibi senin elinde olan, umarsızca mücadele edip başa çıkabileceğin engeller olamayabilir. O durumda hedefini, aksiyon planı değiştirirsin, ama inandığın vizyonu ve strateji planını kaybetmeden belki hedefine giden yolu uzatırsın. Faaliyetlerini biraz yavaşlatırsın. Belki bir süre durur, koşulların senin hedefine uygun hale gelmesini beklersin. Yelkenciliğin en önemli mesajlarından birini alırsın: Sabredersin.

Başarı Sadece İş Yaşamında mı Geçerli?

”Hayat; havaya attığımız 5 topla oynanan bir oyundur. Bu toplardan sadece bir tanesi lastik, diğer 4 top ise camdandır. Bu toplar; İşimizi, Ailemizi, Sağlığımızı, Dostluklarımızı ve Benliğimizi temsil eder.” der, bilge iş adamı Üzeyir Garih.  Bu 5 top içinde bir tek İş’imizin lastik bir top olduğunu, düşürdüğümüzde zıplatabileceğimizi, diğer 4 topun ise, camdan yapıldığı için düştüğünde kırılacağını ve yerine konulamayacağını, oysa hepimizin o lastik topu tutabilmek uğruna diğerlerini kırıp döktüğümüzü söyler. Bunu fark etmemizi ve hayatımızı bu dengeye göre kurmamızı tavsiye eder. “Ailenizi ihmal etmeyin, onlara değer verin. Dostlarınızı çantada keklik sanmayın. Sağlığınıza dikkat edin. Benliğinizi, ahlaki değerlerinizi, inançlarınızı koruyun. Asılın onlara, tıpkı hayata asıldığınız gibi. Çünkü onlarsız hayat da anlamsızdır.” der.

İş Yaşamı Yelkenli Tekne İle Denize Açılmaktan Farklı Değildir

İş yaşamında bir amaç ve hedef koymak, bu hedefinize uygun bir girişim-proje başlatmak, ardından bir şirket kurmak, o şirketi yönetmek ve ekibinize liderlik etme hedefleri bir yelkenli tekne ile denize açılma hedefinden çok daha kapsamlı ve sofistikedir. Bu doğru. Ama inanın her ikisi de neredeyse birbirinin kopyası gibidir. İşte bu nedenle günümüzde Outdoor Liderlik ve Ekip Çalışması eğitimlerinin en gözde spor dalı yelkendir. İş yaşamında, girişiminizi başlatırken, projenizi ve şirketinizi yönetirken, ekibinize liderlik yaparken belki daha küçük ölçekte, ama inanın, açık denizde bir teknede, karaya oranla çok daha zorlu koşullarda ekibinizle baş başa kaldığınızda, bu benzerliği çok daha net görebilirsiniz. İş yaşamında da, tıpkı yelkende olduğu gibi, her gün yeni bir şey öğrenirsiniz. İşinizi de, tıpkı yelkende olduğu gibi, sevmeden yapamazsınız. Ekip çalışmasına, işbirliğine, iletişime her zamankinden daha çok ihtiyaç duyarsınız. Liderliğinizi ancak ekibinizin güvenini kazanarak, takım arkadaşlarınıza hizmet ederek sürdürebileceğinizi öğrenirsiniz.

Ama inanın çok mutlu olursunuz!