Yelken ve Yaşam Kültürü-3’den devamla…

Teknelerin Dişi Olarak Tanımlanması Nereden Geliyor?

Yüzyıllardır, denizciliğin erkek egemen bir kültür olmasından mıdır bilemem, ama tekneleri İngilizce “she” ile tanımlamak ve kasırgalara kadın ismi vermek bir gelenektir. Gemicilik mesleğinin erkeklere özgü olduğu, tümü erkek denizcilerin dişi adlı ya da tanımlı tekneleriyle uzun denizaşırı yolculuklarında kader birliği yaptığı günler artık çok gerilerde kaldı. Günümüzde, her alanda olduğu gibi kadınlar da denizcilik ve yelken sporunda giderek daha büyük başarılara imza atıyor. 14 yaşındaki Hollandalı bir genç kız olan Laura Dekker’in 2014 yılında yelkenli teknesiyle dünyayı ilk kez tek başına dolaşması ve 2018 yılında Volvo Ocean Race’in ilk kadın Skipper’ı İngiliz denizci Dee Caffari’nin sıra dışı başarılarının ardından kadın denizcilerin teknelerini (He) eril olarak tanımlamalarına ya da teknelerine erkek isimleri de vermeye başlamalarına hiç şaşırmayacağım.

Dee_Caffari

LauraDekker

Ama, ister bir erkek denizcinin dişi olarak gördüğü teknesine, isterse bir kadın denizcinin erkek olarak gördüğü teknesine hakim olmaya, onu bir yöne götürmeye, başka bir yöne doğru zorlamaya, iradesine boyun eğdirmeye çabalarsa yanlış yapacağını düşünürüm. Bana göre her tekne, yapıp yapamayacağı şeyler konusunda hayat ortağını, kader birliği yaptığı dostunu yani yelkenciyi ikna edecektir. İster kadın gözüyle, ister erkek gözüyle teknesi ile birlikteliğinden keyif almak isteyen her denizcinin, ister aile ve isterse iş yaşamında başarılı ve mutlu olmak için aradaki bu farkı öğrenmesinde büyük yarar olduğuna inanırım.

Bir Gerçek Rüzgar Vardır Bir de Hissedilen…

Bir gerçek rüzgar vardır: Onu tekne demirdeyken ya da rıhtımda bağlıyken hissederiz. Bir de hissedilen rüzgar vardır: Ki, o da gerçek rüzgar ile tekne seyir halindeyken oluşan rüzgarın bir karışımıdır.

Rüzgara karşı giderken, rüzgarı daha fazla, rüzgarla beraber giderken rüzgarı daha az hissederiz. Ayni kendi yaşamımızda olduğu gibi. Rüzgara karşı seyir, bizi güçlendirir, kişiliğimizi ve karakterimizi geliştirir. Usta denizciler, rüzgara karşı giderken hissedilen rüzgarla seyrederler. Böylece yelkenlerini 45’den çok daha az derecelerde rüzgara sokabilirler. Tramolaları daha verimli olur, yarışta daha rekabetçi olurlar.

Rüzgarla beraber, rüzgar yönünde giderken, hissettiğimiz rüzgar azalır, hızımız görece artar, kendimizi daha rahat ve konforlu hissederiz. Ama öte yandan, dikkatimiz dağılır ve risk algımız azalır. Bu tür bir seyrin kendi yaşamımızda da aslında en riskli seyir olduğunu hep gözden kaçırırız. Ancak, istemsiz bir kavançayla bumbayı başıma yediğimizde, bumbamızı ya da direğimizi kırdığımızda aklımız başımıza gelir.

Rüzgarı Hissetmeden Yelkenlerini Açma!

Bizi harekete geçirecek rüzgarın nereden estiğini anlamak için, önce ağaçların tepelerine, yapraklara, su yüzeyindeki kıpırtılara, bayrağa, kıyıda bir bacadan çıkan dumana bakarız. Diğer teknelerin hareketlerini inceleriz. Küçük bir esintinin bile yüzümüzde, ensemizde, kulaklarımızdaki etkilerine odaklanırız.

Yelkenimizi basmadan önce halatların, iskotaların birbirine karışık ya da bir yere bağlı değil de serbest, yani neta olduklarından emin oluruz. Sonra yelkenimizi direğin tepesine kadar çeker ve dalgalanmaya bırakırız. Teknenin hareket halinde nasıl davranacağını hayal ederiz. Rüzgarın sesini, dalgaların tekneye çarptığı andaki sesleri dinleriz. Teknenin kimliğimizin doğal bir uzantısı olduğunu, tekne ve rüzgarla bir bütün olduğumuzu anlayana kadar bekleriz. Dümeni ne zaman, hangi yöne iteceğimize karar verir, “tramola”yı da “kavança”yı (*) da belli etmeden yaparız.

İş yaşamı bunlardan çok mu farklı sanki. Pazar koşullarını anlamak için önce çevremizde gözlem yaparız. Sezgilerimizi kullanırız. Sonra hazırlıklarımızı tamamlar, sorunları çözer ve hangi yöne ve hangi yöntemle gitmeyi planladıysak dümenimizi o yöne çeviririz.

(*) Tramola ile Kavança Arasındaki Fark

Rüzgara karşı giderken yaptığımız manevraya Tramola, rüzgarla beraber giderken yaptığımız manevraya kavança diyoruz. İkisi arasındaki farkı en kolay şekilde, masadaki kaşığı yelkenli tekne yerine kullanarak rüzgarın masada karşı taraftan kendimize doğru estiğini varsayarak ve tramola için kaşığın başını, kavança için sapını rüzgara çevirerek anlatabiliriz.

Kısıtlı Kaynaklarla Yönetim

Tekne ortamı ile işletme ortamı birbirine çok benzer demiştim. Tekne, işletmeyi; Kaptan, Lideri; Mürettebat, Ekip Üyelerini; yarışta isek Rakip Tekneler, Rakip İşletmeleri; Rüzgar Şartları, Ekonomik Koşulları; Yarış Kuralları ise, Rekabet Kurallarını ifade eder.

Tekneyle seyrederken ekibin birbiriyle uyumu, iletişimi, koordinasyon içinde çalışması, öğrenme yetenekleri, yardımlaşma, sorun çözme ve belirsizliklerle baş edebilme özellikleri öne çıkarken, yarış ortamında “verimlilik” ve “çevresel farkındalık” yetkinlikleri, ekibin sürekli değişen çevresel şartlara adaptasyonu ve bir ekip olarak rekabet ortamındaki davranışları gelişir.

Bu şartlar altında ve mevcut kısıtlı kaynaklarla ekibin stratejik kararlar alması ve bunu birlikte uygulaması beklenir. Rutin bir seyir sırasında su, yiyecek, yakıt, yedek parça, ekip eksikliği ile başa çıkılırken, yarışta bir de kısıtlı zaman söz konusudur. Yani Kısıtlı Kaynaklarla Proje Yönetimi ya da Dr. Eliyahu Goldratt’ın tanımıyla TOC ** (Theory of Constraints)’in işletme yönetim ilkeleri burada da aynen geçerlidir.

(**) TOC ilke ve yaklaşımları bu yazının kapsamına giremeyecek kadar derin. O da bir başka yazının konusu olsun.

Denizciler Muzip İnsanlardır..

Geçtiğimiz günlerde denizci bir dostumdan muzip denizci replikleri öğrendim. Dedim ki, bunları iş ve sosyal yaşama uyarlasam nasıl olur? İşte sonuçları:

  1. Denizde cahil olacaksın. Ben bu işi öğrendim, yaladım yuttum demeyeceksin.     Sahi, iş yaşamında, hele de bu devirde, her şeyi ben bilirim diyene nasıl bakarız? Sürekli Eğitim şart. Aldığın o anlı şanlı üniversite eğitimi ile bile bu devirde ancak 3-4 yıl idare edebilirsin.
  2. Tekneni baştan kıça çok iyi tanıyacaksın. Onu ne kadar iyi tanırsan sırrına da o denli çok erersin. İçinde bulunduğu sektörünü, şirketini, çalışanlarını tanımayan birinin gerçek bir lider olabileceğine gerçekten inanıyor musun?
  3. Karşılaştığın her sorunun çözümü vardır. Paniğe kapılma. Bu yüzden tekneni yeniden ve yeniden çok iyi tanıman gerektiğini bil. Uluslararası başarılara imza atan havacılık şirketimiz TAV’ın kurulduğunda bu yana lideri Sani Şener’in kaç sorun ve kaç krizle baş ettiğinden haberin var mı? Bu liderlik türüne ister Yılmazlık (Resilience), ister Hacıyatmazlık. Şirketini, insan kaynaklarını, olanaklarını ve kabiliyetlerini iyi tanımadan, pes etmeden, çalışmadan lider olunabileceğini aklına bile getirme! 
  4. Elin mutlaka alet tutmalı. Sintinenin yağına kirine bulaşmadan denizci olunmaz, unutma. İş yerinde de bu benim işim değil diyemezsin. Gerektiğinde o iş yerinin en pis kabul edilen ve en küçümsenen işine dahi el atıp kotarabilmelisin. 
  5. Hata yapmaktan korkma. Gerekirse çapanı on defa al, on defa yeniden at. Gençliğimde çalıştığım Emek İnşaat ve İşletme A.Ş.’deki Genel Müdürüm (Rahmetli Dr. R.Kapucuoğlu), hata yaptığımda üzüldüğümü görünce “hata yapmaktan korkma oğlum” demişti. Ayni hatayı bir kere daha yapmaktan kork”. Hiç unutmadım. Ayni şekilde Edison’un ampulü keşfederken yaptığı hepsi birbirinden farklı 999 hatayı da hiç unutmuyorum.
  6. Edison 
  7. Altın kural: Teknene, denize ve paydaşlarına saygılı ol. Kibirli olmak denizciliğin alfabesinde yer almaz. Bu gibilerden uzak dur, öğreneceğin her şey seni yanıltabilir. Sadece denizde değil, karada iş ve sosyal yaşamda da saygısız, kibirli bir kişi, istediği kadar başarılı ve zengin olsun, lider olamayacağı gibi adam da olamayacak demektir.  
  8. Eşini / sevgilini ve varsa çocuklarını bu yeni hayata adapte etmeye çalış. Bir çocuğa verilebilecek en değerli hazineyle karşı karşıyasın. Gerekirse senin mutsuzluğun onların mutluluğu olsun. Gerek iş ve gerekse sosyal yaşamında, aileni yaptığın işle ilgili bilgilendir, onların sevgisini ve desteğini al. Uluslararası Dayanışma örgütü Rotary’nin bile, iş adamı (iş insanı değil!) odaklı bir kültürden eşlerinin (Innerwheel), gençlerinin (Rotaract) ve çocuklarının (Interact) da dahil ettiği geniş ve her anlamda başarılı bir aile örgütlenmesine dönüşebildiğini göz ardı etme. 
  9. Dayanışma, denizciliğin en görkemli buluşudur. Hangi tekne olursa olsun palamarı eline almaktan imtina etme. Teşekkür edilmese bile kendini iyi hisset. Çünkü emin ol seni binbir türlü sürprizlerle şaşırtacak, bu işi sevdirecek ve tutkuyla bağlanmana yol açacak çok fazla denizciyle karşılaşacaksın. Günümüzde rekabet odaklı liberal ekonominin başarısızlıklara davetiye çıkaran en zayıf noktası bireyler ve şirketler arasındaki dayanışma eksikliğidir. Ta 300 yıl öncesinde; dayanışma, işbirliği, şeffaflık, demokrasi hedefleriyle kurgulanan, kooperatif modeli örgütlenmeye bugün bile duyulan ihtiyaç bile bunun en belirgin kanıtıdır.
  10. Kara zamanının iklimini asla deniz takvimiyle bir tutma. Günleri, geceleri, zamanı ve bildiğin her şeyi unutmaya hazır ol. Denizler, Kelebek Etkisi de denen kaos teorisine uygun çok karmaşık iklimsel parametrelerle çalışır. İş yaşamında da ayni denizler gibi, her şey çok dinamik ve değişkendir. Şu minicik COVİD-19 virüsü bile yaşamımızla, alışkanlıklarımızla, doğru bildiklerimizle ilgili her şeyi alt üst etmedi mi?  
  11. Denizde uzun zaman geçirdikten sonra kara hayatı giderek sana zor gelmeye başlayacak. İkisi arasında sağlam bir denge kurmaya çalış. Yalpalamaya başlarsan ya büyük denizlere ya da kayalıklara çarpacağını bil. Ya da ne halin varsa gör. Bu da senin seçimin. Yaşam bir adaptasyon ve denge sürecinden ibaret. Denize ilk çıktığında da, denizde uzun süre geçirip karaya çıktığında da vücudun buna alışmakta zorlanır. Bu basit denge kuralı hem iş, hem de sosyal yaşamda geçerlidir. İşinden, ortağından eşinden ayrıldığında kayalıklara da çarpabilirsin. Ama yalpalamaya başlamadan önce açık denizlere de dümen tutup, yelken açabilirsin. Seçim senin!
  12. Deniz kızlarına inan. Onlar cinsiyetler üstü birer mucizedir. En olmadık yerde yardımına koşu verirler. Fakat sen sonuna kadar mücadele etmeye devam et. Mesela oltanı denize bırakmaktan usanma. İster karada, ister denizde, inanmak yarı başarmaktır. Yeter ki sen mücadeleyi ve denemeyi bırakma. Yılmazlık, çalışkanlık ve umut bir liderin en önemli değerleri arasındadır.
  13. Önemli olan değiştirdiğin bu yeni hayatında kendini nasıl hissettiğindir. İyi hissediyorsan bırak sonuna kadar amatör ve acemi kal. Denizde asıl ustalığın “mutlu olmak” olduğunu bir kenara yaz. Konfiçyüs’ün dediği gibi “Sevdiğin ve mutlu olduğun işi yap. Hep öğren. Hayatında hiç çalışmış olmazsın”.
    Tarihçi Harari de: “İnsanlığın 3 temel hedefi vardır: Ölümsüzlük, Tanrısallık ve Mutluluk” diyor.
  14. KonficyusHarari
  15. Tekne mutfağına aşina ol. Bu konuda yazılmış kitapları edin/oku. Teknenden bir adım sonra mutfağına sahip çık. Ama bir kaptan olarak tek başına değilsen asla bulaşıkları yıkama. Bu kadar lüksün olsun. Tekne mutfağının, iş yaşamındaki karşılığı şirketi doyuran üretimin yapıldığı yerdir. Teknede kaptan olsan da üretimde yer almaktan gocunma. Ama özel durumlar dışında değerini bil ve kendini çok küçültme.
  16. Yapacağın uzun seyirlerin hazırlığını önceden yap. Beklenmedik hava şartlarınde barınabileceğin koyları/limanları tespit et. Güzergahındaki balıkçı barınaklarının, marinaların telefonlarını kaydet. Planlama hemen her faaliyetin olmazsa olmazıdır: Kapsam, süre, maliyet, kalite, insan kaynakları, iletişim ve tedarikin yanı sıra, risklerin de planlanması, izlenmesi, yönetilmesi ve denetlenmesi yaşamsal unsurlardan biridir. 
  17. Elektronik aletler seni heyecanlandırabilir. Ancak iyi bir denizci kararlarını kendi tecrübesiyle alabilendir. El melekesi gibi kaptanlığın melekesi de zamanla gelişir. Elektronik seyir aletlerinin hissiyatının önüne geçmesine izin verme. Yapay zeka kullanan sofistike makinalara, bilgi teknolojilerinin her an gelişen yeni ekipmanlarına her zaman aşina olamayabiliriz. Ama deneyimli insan sezgisinin değeri hiç bir zaman yabana atılmaz. Akıllı arabalar ve uçaklarda olduğu gibi tekne de oto-pilotunuzu her an izleyin ve hissedin. 
  18. Bizim sularımızda kararlı bir poyraz ne kadar sert olursa olsun en güvenli bilgidir. Özellikle yaz günlerinde ve öğleden sonra saatlerinde poyraz soluğunu keserse havanın imbata döneceğinden kuşku duyma, önlemini al. Her bölgenin, her pazarın kendine özgü koşullarını dikkate al. Alıştığın ve hatta kanıksadığın durumları mutlaka sorgula. İşler alıştığın gibi giderken, beklemediğin bir değişime kulaklarını kabart. Sezgilerine güven ve gereken önlemi al.
  19. Tekneni bir sevgiliyi sever gibi sev. Mükafatını mutlaka verecektir. Teknen, iş yerin, çalışma arkadaşın, evin, eşin, ailen…tümü ayni bütünün parçalarıdır. Onları sevgiyle koru ve kolla. Özen göster. Güven. Açık denizde bir fırtınada, belki en güvenli yer sizin o küçük ceviz kabuğunuz, eviniz, aileniz, çalışma arkadaşlarınız, iş yeriniz…olabilir.

Devam edecek…