Samos’un Denizden Keşfi

Geleneksel Aşağı Yarışlarının İstanbul-Bodrum rotasında yıllardır aşağı inerken Batısında, yukarı çıkarken Doğusunda yelken tuttuğumuz ve zorlu rüzgar koşullarında 75 millik çevresinde fır döndüğümüz Samos Adası doğrusu bir kez de karadan keşfedilmeyi hak ediyordu.

Yarışlarda Sahil Güvenlik botlarımızın himayesinde uluslararası sularda yapılan seyirler sırasında adanın Batı ucundaki Fourni Boğazını balonla geçerken yaşadığımız adrenalin dolu anları teknemizi İstanbul’a getirirken adanın Doğu ucundaki Dilek Boğazını geçerken de defalarca yaşadık. Dilek ya da Yunanlıların bildiği adıyla Mykale Boğazı Samos’u Anadolu ana karasından ayıran 1 deniz milinden daha dar bir kanal. Tarihte Persler ile İyonlar arasında yaşanan bir deniz savaşında yüzlerce teknenin batırıldığı ya da yakıldığı bir sıcak nokta. Bu boğaz aslında, iyi bir yüzücünün rahatlıkla aşabileceği bir genişlikte. Ülkelerimizin deniz sınırı bunun tam ortasından geçiyor. Kuzey-Güney yönünde tam pruvadan anafor gibi esen rüzgarda sıkı orsa ve tramolalarla bu kanalda yol almak epey yorucu oluyor.  Pandemi ve kaçak göçmen krizi sırasında o daracık sınır hattını koruyarak, üstüne zorlu koşullarda yelken yaparak ve ülkeler arası bir krize neden olmadan geçmek mesele olmuştu bir zamanlar.  

Keşfin İpuçları

Şimdi sizleri sadece Piri Reis’in Kitab-ı Bahriyesindeki tasvirleri ve Osmanlı döneminde adanın banisi ve yeniden kurucusu Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa’nın dokunuşları ile değil ayni zamanda adanın zaman ve mekandan bağımsız, doğa ile insanın halen barışık yaşamaya devam ettiği, mitolojik ve antik çağ tarihine uzanan olağanüstü bir zaman yolculuğuna çıkaracağım. Ama sanmayın ki paylaşacağım bu bilgileri 3-5 günlük bir gezide elde ettim. İnanın bu keşif yolculuğundan döndükten sonra ada ile ilgili Yunan mitolojisi, antik çağ matematikçi, tarihçi, yazar, mühendis, mimar, heykeltraş, gök bilimci ve felsefecileri ile ilgili eksik bilgilerimi ancak 3 haftada tamamlayıp Samos’un geçmişi ile bugününü yorumlamaya çalıştım.

Antik Dönemde Samos

Samos adının mitolojik bir kahramana atıfta bulunulsa da Karyalıların yaşadığı dönemde “yüksek dağlık yer” anlamına geldiği ifade ediliyor. Osmanlı’nın susam ihtiyacını karşıladığından olsa gerek Samos’a Sisam demişiz biz. Samos, Dilek Yarımadası ve ana karamızdaki dağ silsilesinin bir parçası olan 1450 metrelik Kerkis ve volkanik Ampelos dağları ile Anadolu coğrafyasının yemyeşil bir devamı adeta. Belki de uzak tarihteki doğal ve yakın tarihteki siyasal depremlerle Anadolu’dan zorla koparılmış olduğu için biz hep bir acı ve buruk bir özlemle bakmışız bu adaya. Akdeniz’in Uzak Doğu’dan Avrupa’ya deniz ve karayolu bağlantıları üzerindeki çok özel jeo-stratejik konumu nedeniyle Samos Adası Lelegler, Karyalılar ve Fenikelilerden başlayarak, İyonyalılar, Helenler, Mısırlılar, Cenevizliler, Venedikliler, Romalar, Mısırlılar, Persler, Selçuklular, Osmanlılar, Yunanlılar, İtalyanlar ve hatta bir dönem Rusların güç mücadelelerine sahne olmuş. Yerleşik halkı da binlerce yıl içinde hep değişip dönüşmüş ve acı çekmiş. Samos, MÖ 500’lü yıllarda Polikrates’in Tiranlık döneminde, Ege’nin en zengin ve güçlü şehir-ada devleti olmuş. Sonrasında, Perslerin ve korsanların saldırıları sonrası insanlar Ege’deki diğer adalara göç etmek zorunda kalıp adalarını bomboş bırakmak zorunda kalmışlar. Ama, sonuç olarak binlerce yıl boyunca yolu ada ile kesişen çok sayıda medeniyet ile etkileşimde bulunarak hayatta kalabilmişler. Eupalinos Tüneli, Hera Tapınağı gibi çağının ötesinde eserler yaratmayı başarmış ve bu kadar küçük bir coğrafyada Pisagor, Epikür, Aristarkus, Rhoecos, Eupalinos, Mandrocles, Melisus Aisepos, gibi dünyada hiç örneği görülmediği kadar sayı ve önemde filozof, mühendis, matematikçi, gök bilimci ve yazar yetiştirmişler. Ünlü tarihçi Herodot’un dahi tüm bilgilerini Samos’ta sürgünde geçirdiği yıllarda elde ettiği söyleniyor.

Ancak, Samos’u bu denli popüler yapan konu ise ne yazık ki gerçekler değil, mitolojik hikayeler: Yüce Zeus’un güzel ve akıllı karısı Bereket Tanrıçası Hera’nın Samos’lu olması ve Zeus ile Hera’nın 300 yıl süren balaylarını:-) Samos’ta geçirmiş olmaları. Hera adına yapılan ve çeşitli çağlarda yıkılıp yeniden yapılan bu tapınak, döneminin yine ayni kaderi paylaşan Efes Artemis ve Didim Apollon tapınakları gibi UNESCO Kültür Mirası olarak Antik dünyanın harikaları arasında sayılıyor.

Samos’ta Denizcilik

Bir ada devleti iseniz denizcilik ve gemi inşası olmazsa olmazlarıdır yaşamın. Ege’de irili ufaklı hemen her Yunan adasında “Tarsanas” adlı bir plajla karşılaşırsınız. Gemi, dönemin en önemli savaş aracı. Adanızda gemi yapacak kadar bol reçineli ağaç yoksa, gidip başka yerlerden kesip getirmeniz gerekiyor. Samos adası bu nedenle herkesin ve bu arada korsanların hedefinde. Samos’un III. Murat tarafından dönemin Kaptan-ı Deryası Kılıç Ali Paşa’ya vakfedilmesinin bir nedeni de korsanlardan kaçarak 200 yıl sahipsiz ve bomboş bırakılan bu adanın korunması ve Osmanlı tersaneleri için kesilmiş ağaç tedarikçiliği yapması. Günümüz Pitagoreon’undaki tarihi liman kalıntıları Akdeniz’de döneminin en büyük ve en eski limanına işaret ediyor. Samos’lular, Karya ve Fenikelerden itibaren gemi inşaatında çeşitli teknikler geliştirmiş. Tek sıra kürekçili “Bireme” giderek gelişmiş ve MÖ 500’lü yılların Tiranı Polikrates’ın 3 sıra kürekçili “Trireme”lerine evrilmiş. 37 mt. boyunda, her iki tarafta 3 farklı sırada 170 kürekçi ve toplam 200 kişilik mürettebatı ile saatte 7-8 mil hız ve günde 60-70 mil yol yapan bu gemiler, geceleri direk ve pupa yelkenlerini indirip, ulaştıkları koylarda geceleyerek çevrelerine korku salan bir güç haline gelmiş. Bu gemilerin en önemli silahı da pruvalarına donattıkları bronz delici başlıklarla düşman gemilerinin batmasına neden olmaları imiş. Bu sayede, Polikrates’in 60’ı Samos “Trireme”sinden oluşan 350 gemilik Attika-Delos İyonya Deniz Birliği, Perslerin 600 gemilik tüm deniz gücünü Samos yakınlarında Mykale’de bozguna uğratabilmiş. Denizlerdeki bu yenilgi Pers Kıralı Darius’u o kadar etkilemiş olmalı ki, İyonya’yı karadan fethetmek için Samos’lu Mühendis Mandrocles’e İstanbul Boğazına tarihin ilk yüzer köprüsünü inşa ettirip ordusunu üzerinden geçirmiş. 

“Trireme” Kesiti

Samos’lu Pisagor ve Ardından Gelenler

Samos’un bugün en popüler ünlü kişisi kuşkusuz, basit bir fiziki kuralı olan “sifon” sisteminin işleyişine dayalı Adalet Kupasının mucidi Pisagor. Muhtemelen günümüz Pitagorion kent sınırları içindeki Samos Kalesini düşman kuşatmalarına uzun süre direnmek üzere, Polikrates tarafından 1036 mt. uzunluğu, 180 mt derinliği ve 7.000 m3 kaya kazısı ile çağının en sofistike planlama tekniği (dik üçgenleri araziye aplike ederek) kullanılarak Samos’lu mühendis Eupalinos’a 5 yılda inşa ettirilen Su Tünelinde çalışan 14.000 işçinin günlük su ihtiyacını “adilce” karşılamak (ya da aç gözlülüklerine engel olmak üzere) geliştirdiği bir su kabı. Günümüzde çoğunun büyük dedeleri Kütahya’dan göç eden Samos’un Manolates köyünde yerleşik seramik sanatçılarının en çok üretip sattığı bir obje olmuş bu seramik bardak. Pisagor’un bir başka deha içeren keşfi, hani şu a2+b2=c2 teoremi ile dik üçgenin hipotenüsünü MÖ 500’lerde ilk hesaplayan matematikçi, filozof ve gök bilimci olması. Polikrates’in zulmünden kaçıp bir süre yaşadığı komşu Milet’te Thales ve Anaximander’den etkilenerek Babil, Mısır ve Hindistan’a gidip farklı bir öngörü kazanan Pisagor, kimse pek bilmez ama, evrenin birliği ve uyumunun matematiksel oranlarla ifade edilen kanunlar sayesinde olduğunu ilk keşfeden, müzik notalarının matematikle ilişkisini ilk ortaya koyan, müzikte oktavı, trigonometriyi, çarpım tablosunu ve irrasyonel sayıları bulan kişi. Kendinden sonra MÖ 300’lü yıllarda yetişen ve “evrenin merkezine dünyayı değil güneşi koyan” ilk gök bilimci ve matematikçi olan Aristarkus ile Ateizm ve Ahlak tartışmalarının kaynağı ve “mutluluğu bireyin hayattaki tek amacı haline getiren” önemli bir filozof olan Epikür’ün ve Melissus’un yetişmesinin yolunu açmış. Pisagor, yaşamının ilerleyen yıllarında vejetaryenlik ve reenkarnasyonu da konu alan “Orfizm” adlı bir felsefe okulunu (yoksa tarikat mı demeli bilemedim) kurmuş ve ününü yerleştiği Güney İtalya ve Roma İmparatorluğuna kadar genişletmiş.

Kılıç Ali Paşa’nın Samos’a Dokunuşları

3bc8cbe6-59c4-405a-9e09-19f871044816-1

Samos’un ve Osmanlı İmparatorluğunun son yüzyıllardaki kaderini çizen kişinin Kılıç Ali Paşa olduğuna inanılıyor. Kadere bakın! Calabria-İtalya’da yoksul bir ailenin 11 yaşındaki oğulları Giovanni Dionigi Galeni’nin Napoli’deki bir papaz okuluna gitmek üzere bindiği geminin Cezayirli Ali Ahmed Reis tarafından 16. Yüzyılda kaçırılarak esir alınmasıyla başlamış hikayesi. Ali adı verilen ve zekasıyla Barbaros Hayreddin Paşa’nın dahi dikkatini çeken bu çocuk yetiştirilmek üzere onun yanında kalmış ve zaman içinde Osmanlı donanmasını modernize ederek sayısız deniz zaferine imza atan, ‘’denizler hakimi’’ Kılıç Ali Paşa olmuş. Paşa, bozguna uğradığımız İnebahtı deniz savaşında düşman donanması amiralini kılıcı ile birlikte esir alarak gösterdiği kahramanlık sonrası hem kendisi Uluç Ali adından Kılıç Ali adıyla Kaptan-ı Deryalığa terfi etmiş ve hem de Samos adası kendisine vakfedilmiş. Korsan saldırıları, veba salgını ve depremler nedeniyle 15 ve 16. Yüzyıllarda Samos’lular çevre il ve adalara göç ettiği için 200 yıl boyunca ıssız kalan ve neredeyse ceylanların 50-60’lı sürüler halinde gezer hale geldiği (en azından Kitab-ı Bahriye’de Piri Reis böyle tasvir ediyor!) adanın doğal güzelliklerine hayran kalan Kılıç Ali Paşa önce Midilli, Sakız, Urla gibi çevre ada ve illerden sadece Hristiyan göçmen alarak adayı iskan etmeye başlamış ve kurduğu Osmanlı İdaresini kabul eden Rum Yöneticilerle o günün koşullarında çok başarılı olmuş. Samos’da bugün Vourliotes (Urla) ve Mytillini (Midilli) adlı köyler bu geriye göçün yaşayan bazı örnekleri. Böylelikle Samos, Yunanistan sınırları içinde, hiç cami olmayan, hiç müslüman barındırmayan ve son yüzyılda Osmanlı’ya isyan ederek Yunanistan’a bağlanan ilk ada olarak tarihteki yerini almış. Yaşamı boyunca adanın tüm vergi gelirlerine sahip olan Kılıç Ali Paşa, yaşamının son döneminde İstanbul Tophane’de bir cami ve külliye yaptırmaya karar vermiş. Geçmiş Hristiyan kökeni nedeniyle Padişah’tan talep ettiği arazinin toprak üzerinde değil deniz üzerinde olması😊 uygun görülmüş. O da Mimar Sinan’ı görevlendirerek denize çaktığı kazıklar üzerine Ayasofya’nın daha küçük bir replikasını Tophane’de inşa ettirerek bu süreçten de alnının akıyla çıkmış. Paşa, kendisi de bir zamanlar esir olduğu için esirlere çok iyi davranırmış. Camisinin inşaatında çalışmak üzere seçtiği esirler arasında inanması çok zor bir isim olduğu söylenir. Dünyaca ünlü Don Kişot romanının yazarı Cervantes. Cervantes eserlerinde dolaylı olarak Kılıç Ali Paşa’dan sitayişle ve İstanbul’a köle olarak getirildiği zaman inşaat işçisi olarak çalıştığından bahseder.

Samos’ta Tarım ve Üretim

Kılıç Ali Paşa, adayı yeniden iskan ederken, hem doğayı koruyup hem de sürdürülebilir bir üretimi adaya çekerek Barbaros Hayreddin’in çocukken hayran kaldığı o parlak zekasını kullanmış. Göçmen olarak seçtiği insan grupları hep komşu adaların ve Ege’nin çalışkan, eli iş tutan, uyumlu ama ayni dine mensup kişileri olmuş. Urla, Sakız ve Midilli’den gelenler zeytin, zeytinyağı, bağcılık, şarap, arıcılık, seramikçilik gibi iş alanlarından olmuş. Bence tek hatası, Padişahı memnun etmek için olsa gerek, o muhteşem doğanın kuzey batısına (her ne kadar adada hayvancılık olmasa ve hammadde Anadolu’dan gelse de) dericiliği sokmuş. Badem ağaçlarının bembeyaz açtığı çiçekler nedeniyle Piri Reis’in ilk gördüğünde burası Karlı Ova😊 olmalı dediği yere (şimdi adı Karlovasi olmuş) ve dağlarından gelen suları ile pırıl pırıl bir sahile sahip Kokkari’ye (onun adı da yöre deri koktuğu için Türkçe Kokarca’dan -☹ gelmiş) kurduğu tabakhane ve deri fabrikaları yıllarca Osmanlı ordusunun çarık ihtiyacını karşılamış.

Samos ve Muscat Şarabı

Samos Şarap Müzesi

Kılıç Ali Paşa, Antik Çağ’da çok bilinen ama coğrafyacıların atası sayılan Amasya’lı filozof Strabon’un tadını pek beğenmediği Samos şarabının kalitesini yükseltmek için İzmir-Bornova’dan getirttiği söylenen “Misket” Üzümleri ile harmanlanan “Muscat” Şarabı, bugün adanın en önemli ihraç ürünü. Yunanlılar pek kabul etmese de Fransız ziraat bilimcileri ve önologlar Muscat üzümünün anavatanının İzmir olduğunda ısrar ediyorlar. Samos Muscat’ı 1850’li yıllarda tüm dünyada bağları kasıp kavuran Filoksera salgınının uğramadığı ender izole adalardan biri olduğu için Fransız şarap sanayi tarafından keşfedilmesi uzun sürmemiş ve bugün Beyaz Moscato Aspro Fransız şampanyalarının gözdesi haline gelmiş. Samos’un dik yamaçlarında oluşturdukları çakıllı, şistli ve doğal drenajlı teraslar, adanın mikro kliması ve meltem rüzgarı birleşip Muscat bağcılığı için en ideal ortamı sağlıyor. Samos Muscat’ı içine gül yaprakları katılarak dinlendirildiğinde ise meşhur Yunan içkisi Metaxas oluveriyor.

Samos’ta Balcılık

Samos’ta bağcılık dışında kalan alanlar iğne yapraklı çam ağaçları ile kaplı. Arıcılık ise dedelerden torunlara geçen saygın bir meslek Samos’da. Pirgos köyü bu işin merkezi. Ama bizdeki suni bal üretim tekniklerinden bihaberler ne yazık ki😊. Toplam 200 üreticinin yıllık bal üretimi 100 Tonu geçmiyor ama buna rağmen fiyatları bizden ucuz. Her ne kadar BeeLoveSamos’un ürünleri daha albenili görünse de biz Vogiatzis Konstantinos’un ballarını tercih ettik. Dükkanında Beyaz Moscato Aspro’yu da satıyor.

Samos’ta Yeme-İçme

Samos’un kıyıları denize inen dik yamaçlar nedeniyle genelde çakıllı ve çabuk derinleşiyor. Kumsallar halka açık plaj, restoran ve kafe-barlar ile dolu. Şezlong ve şemsiyelerden para alma adetini son yıllarda bizden öğrenmişler. Samos’a kahve kültürü uzun süre uğramamış. Samos’un ilk kahvehanesi 1934’de Dimitris Dilaveris tarafından açılmış. Pitagorion limanında Logothetis sokağının köşesinde Corner Bar adıyla şimdi torunları tarafından işletiliyor. Hemen bitişiğindeki Selanik Börekçisinin tatlı tuzlu ürünlerini orada da tadabilirsiniz. Pitagorion’da Taverna-Balık Restoranı olarak tavsiye edebileceğim 3 yer var. Biz de tavsiye üzerine uzun araştırma ve tartışmalardan😊 sonra “Maritsa Taverna, Aphrodite Garden ve Liman’ın en uzak noktasındaki “Faros”u seçtik. Kokkari’deki Meltemi’yi de çok methettiler ama biz gidemedik. Balık ve deniz ürünleri hep çok taze idi. Samos’da balıkçılık fena değil ama avlanan adaya yetmiyor. Samos’un hemen burnunun dibindeki Fourni ve İkaria adalarının sadece Samos’un değil neredeyse tüm Atina’nın balık ve ıstakoz ihtiyacını karşıladığı söyleniyor.

Pitagorion ve Blue Street

Pitagorion’da Maritsa Taverna veya hemen karşı komşusu Aphrodite Garden’de yemeğe oturmadan önce hemen çok yakında mutlaka ziyaret etmeniz gereken daracık bir sokak var: Blue Street. Sokak sakinlerinin ortak zevkleri ve arzuları ile kendi yarattıkları ve gözleri gibi baktıkları ilginç bir fotoğraf çekim noktası. Yolun sonuna gelince sakın şaşırmayın.. Orhan Veli gibi. Denizi ve aşağıda Akdeniz tarihinin en eski ve gizemli limanının su altındaki kalıntılarını göreceksiniz. 

Elveda Samos

Samos’tan dönerken neler getirdin derseniz? 1) Midilli’nin sızma zeytinyağında en az 3 ay dinlendirilmiş, koyun ve keçi sütünden çok farklı bir prosesle elde edilmiş, coğrafi işarete sahip yağlı ve sert “Ladotiri” Peyniri. Yemek öncesi veya sonrasında 8-10 derecede soğutulmuş Beyaz Moscato Aspro ile harika gidiyor. Fiyatı biraz tuzlu €16.30/Kg. 2) Bal: Her ne kadar Pyrgos’da BeeLoveSamos’un ürünleri daha albenili görünse de biz Pitagorion’da Vogiatzis Konstantinos’un dükkanından almayı tercih ettik. Kendisi büyük dedesinden beri balcılık yapıyor ve dükkanında Beyaz Moscato Aspro’yu da satıyor. Yalnız biraz Türkiye trendlerinden uzak kalmış😊 Kestane balını çam ve kekik ballarından daha ucuza satıyor. Ve 3) Olmazsa olmazımız, çocukların pek hoşuna giden hediyelik Pisagor’un Adalet Kupası😊

Samos maceramız burada sona eriyor. Gelecek maceramız bu kez denizden Bozburun-Fethiye arasında yelken ile muhteşem Türkiye kıyılarında Phoenix, Loryma, Kasara, Syma, Hydas, Bybassios, Thyssanos, Amos, Kaunos… gibi antik kent arayışları sırasında yaşanacak.