Mekteb-i Sultani Denizcileri (MSD)

Galatasaray Lisesinin denizciliğe gönül veren eski mezunları oluşturuyor MSD’yi. Her yıl Eylül ayında farklı parkurlarda bir Trofe düzenliyor bu gençler ve her daim genç kalanlar. MSD’nin onursal komodoru, teknesi “Kısmet” ile ilk kez dünya seyahati gerçekleştiren bir Türk, Galatasaraylı ölümsüz denizci Sadun BORO ve onu yıllar sonra teknesi “Anouk” ile izleyen vefalı dostu Ekrem İNÖZÜ. Grubun önemli misyonlarından birisi de genç liselileri denizle tanıştırmak. Yeni kuşak denizcilerin eğitimini Lise Müfredatı içinde Dr. Mehmet EREM ve Berk KUTENGİN planlıyor. Trofe’nin bu yılki onur konuğu Galatasaray Lisesi Müdürü Prof. Dr. M.Reşat DABAK idi ve katılımı denize gönül veren Denizcilik Klübü öğrencilerini çok motive etti.

Berk Kutengin ve Dr. M.Erem

Trofe-2024

Yelken sporunun her yaşta yapılabildiğinin adeta bir kanıtı bu Trofe. Şöyle ki, bu yıl, 1960’dan bugüne 65 farklı yılda mezun olan 128 amatör denizci, toplam 29 tekne ile katıldı 2024 Trofe’sine. Ben, 2021 yılında geçirdiğim bir kaza sonrası emektar S/Y WhyNot’ımı emin ellere devrettikten sonra bu yıl ilk kez denize çıkmanın ve yelken basmanın heyecanını yaşadım. Bu yıl Liseden dönemdaşım 2 arkadaşım Yalçın ve Şükrü ile birlikte OneYatch Grubuna ait Baxter adlı 45 Feet Hanse marka bir tekne ile katıldık Trofe’ye. Havanın ve yaşlarımızın elverdiği ölçüde yelkenlerimizi ful-arma basabildik. Gün içinde kendini genç hisseden 75’lik biz 3 denizci ortalama 3 saatlik yelken seyri yaptık. Muhteşem Akdeniz koylarında denize girip, akşamları Sailor’s House, Mehmet’s Place gibi koy içi restoranlarda kıçtan kara yaptık veya alarga’da konakladık. Toplu yemeklerde, kah uzun zamandır görüşmediğimiz abi ve kardeşlerimizle kucaklaştık, kah futbol takımımızın maçını seyredip coştuk, kah müzikle eğlendik. Ve, Trofe 2024’ü unutulmaz hatıralarla noktaladık. Mekteb-i Sultani ruhunu denizlere taşırken, dayanışma ve kardeşlik duygularımız bir kez daha güçlendi. Her bir anı, bir sonraki yılın Trofesi için heyecanımızı artırdı.

Trofe Startı
Baxter Bozburun Limanında

Trofe-2024 Startı: Bozburun

Bozukkale Koyu (Loryma Antik Kenti Kalesinden)
Trofe Güzergahı
Çiftlik Koyu
Serçe Koyu (Antik Portus Cressa)
Bozukkale’de Kıyı Restoranı Sailors House
Tarlada Gulet İmalatı Bozburun

Trofe 2024, MÖ 6. Yüzyılda Karyalıların yerleşim alanı olan ve bugün 10 adet antik kenti ile adeta bir Açıkhava Arkeoloji ve Doğal Yaşam Müzesi halindeki Bozburun’dan başladı ve “Karia Khersonesos” adıyla anılan yarımadanın kıyılarında koşuldu. Yakın zamanda Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilen “Bozburun” adının kökeni hakkında 3 farklı inanış var: İlki; Moğol istilasından kaçan Boz Obası Türkmenlerinden kaynaklanıyor. İkincisi; Bozburun’un çevresindeki “boz renkli” dağların oluşturduğu yarımadanın burnunda yerleşik olmasından. Üçüncüsü de Drahya’nın önemli liman kenti Bosprina adından.

Yarımada, tarihe ve antik kentlere meraklı kişiler için müthiş bir kültür hazinesi. Bölgenin en önemli ticari üretim faaliyeti, yöreye özgü “Gulet” yapımı. Bir zamanlar 35 tersanesi, 18 atölyesinde her yıl üretilen 80-90 tekne ile Ekim aylarında düzenlenen Gulet Festivali Bozburun’u tekne üretiminde bir dünya markası haline getirmeye yetmiş. Yakın zamanda tersane yönetmeliklerinde yapılan değişiklikler nedeniyle bu sayı çok azalmış olsa da çoğu eski usta bilgi ve birikimlerini kendi tarlalarında geleneksel yöntemlerle imal ettiği guletlerle yaşatmaya devam ediyor. Yakın zamanda keşfedilen ve 1 ton cam taşıyan 900 yıllık “Bozburun Batığı”, bölgenin bilinen tarihine önemli katkılar sağlamış bir su altı hazinesi. Akdeniz medeniyetleri arasındaki ilişkilerin izlerini taşıması nedeniyle dünyada çok ses getirmiş.

Tarihi boyunca büyük stratejik önem taşıyan Bozburun Yarımadası, önceleri yarı bağımsız, sonraları Helenistik dönem sonuna kadar Rhodos’un bir kolonisi olarak tarımsal üretim ve deniz ticaretiyle zenginleşerek gelişmiş. Bölgedeki tüm yerleşim alanları, İyonlar, Lidyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Makedonyalılar, Persler, Anadolu Selçukluları, Menteşe Beyliği ve nihayet Rodos’un fethi ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu idaresi altına girdiği için çok sayıda medeniyetin ayak bastığı bir coğrafyanın parçası olarak çok katmanlı sosyo-kültürel izler taşıyor.

Rota Üzerindeki Antik Kentler

Bozburun’un hemen yanı başında 2400 yıllık “Phoenix” ve Arkaik ve Klasik dönemde liman olarak önemli rol oynayan “Bybassios” var. Bunlar kaya mezarları, sur, nekropol ve tapınak kalıntıları ve sarnıçları ile çok iyi korunmuş Antik Karia kentleri. Bozburun koyundan Batıya Symi yönüne doğru dümen tuttuğunuzda pupanızda gördüğünüz Söğüt tepesi yamaçlarında “Thyssanos” Antik Kent kalıntılarını fark edebiliyorsunuz. Trofenin ilk rota hedefindeki “Loryma” (Bozukkale) koyunun girişinde tepede koruma amaçlı 120 mt. uzunluğunda, 10 mt genişliğindeki Kale (her ne kadar adı BozukKale de olsa😊) günümüze kadar ulaşabilmiş ve hala çok iyi durumda. Yakından incelemek için biraz tırmanmak gerekiyor sadece. Koyda MÖ 1412 yılında Atina donanmasının konakladığı kayıtlara girmiş. Trofenin ikinci rota finişinin verileceği ÇiftlikKöy’e doğru yelken açarken Serçe Limanına (Antik Portus Cressa) girmeden geçmek olmazdı. Karia dilinde adı “Kasara” (Büyük Güzel Köy) olan Antik Kentte maalesef birkaç duvar kalıntısından ve bazı tarihi su kuyularından başka bir şey yoktu. Serçe Limanından Çiflik’e doğru seyir sırasında denizden biraz uzakta tepelerde görebildiğimiz Bayır Köyü, “Syrna” Antik Kentinin üzerine kurulmuş. Bölge, Helenistik döneminin en önemli yerleşim noktalarından biri olmuş ve Rodos Devleti’ne bağlı bir şehir olarak varlığını tarih boyunca hep sürdürmüş. Sağlık Tanrısı Asklepios’a adanmış bir tapınağın da olduğuna inanılan köyde, günümüze ulaşan kalıntılar yok. Ancak, Roma, Bizans ve Helenistik dönemden kalma parça parça mezar ve konut kalıntıları görülebiliyor.

Post Trofe Yelken Seyri

ÇiftlikKöy’den sonrasını Post-Trofe olarak adlandırıyor ve gelecek yıl düzenlenecek Trofeler için bir deneme olmak üzere S/Y Baxter ekibi olarak bir “Trofe Prolonje V.0” düzenliyoruz.  Rotamız üzerindeki Kaunos Antik Kentine ulaşmak için 2 alternatifimiz vardı; Ekincik Koyunda My Marina’da konaklayacak ve karadan bir araçla ya da bir deniz motoru ile denizden ulaşacaktık. Biz, Dalyan kanallarının sığ sularına girebilecek bir tekne kiralayarak, sadece Kaunos’u değil, İztuzu’nu, Sultaniye Termal Çamur Kaplıcalarını ve Dalyan’daki Mavi Yengeç ve Havyar Üretim Kooperatifini de ziyaret etmeyi tercih ettik. Yolumuz üzerinde Delikli Mağarayı görüp, yaklaşık 10 km. kıvrılarak giden sazla kaplı kanallar arasında kaybolduktan sonra, tekneden inip yarım saat de tırmanarak toplam 2 saatte antik kentin açık hava müzesine ulaştık. Üç ekip üyesi hepimiz 65 yaş üzeri Türk vatandaşı olduğumuz için müze alanına ücretsiz😊 girdik.

Kaunos Antik Kenti: Dalyan

Dalyan Gezi Tekneleri
Kaunos Kral Mezarları
Kaunos Amfitiyatro Girişi
Kaunos Amfitiyatro
Kaunos Bazilika Yer Mozaikleri

MÖ 3400 yıllarında Girit Minos medeniyetinden koparak bölgeye gelmiş Kaunos’lular. Likya ile Karya medeniyetleri arasına (bugün artık liman özelliğini kaybetmiş olsa da) dikkate değer kalıntıları günümüze ulaşan ve pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış önemli bir liman kenti kurmuş Kaunos’lular. Bölgenin ticaretini domine eden Limanı, limanı kuşbakışı gören Kalesi, Agorası, Helenistik tarzda dünyada bir ilk olan Döner Sahne (Periaktos)’a ve orkestra alanına sahip 5.000 kişilik Amfi-tiyatrosu, Gezinti Stoası, antik çağın ilk Bazilikası, taban mozaikleri bugün bile hala bozulmamış Kubbeli Kilisesi, Apollon ve Afrodit Kutsal Yapıları, Termal Roma Hamamı, Çeşmeleri, dağlara oyulmuş Kral Mezarları, oldukça bilimsel astronomik araştırmalar yaptıkları bir Gözlem Platformu ve zeytinyağı işlikleri ile çağının önünde bir medeniyet inşa etmişler. Kentin ticari odak noktası olan liman, yüzyıllar içinde 8 akarsuyun beslediği Köyceğiz gölünden taşan suyun oluşturduğu dalyan sazlıkları ile dolarken halkı sıtma hastalığı ile mücadele etmeye başlamış. Ardından gemiler Kaunos limanını giderek daha az kullanmaya başlamış ve denizle olan bağının kopması kentin sonunu getirmiş. Günümüze ulaşan bir eseri olmamasına rağmen Kaunos’lu büyük ressam Protogenes ile ayni dönemlerde onunla birlikte Rodos’ta yaşayan İznikli astronom, coğrafyacı ve matematikçi Hipparkos’un Kaunos’a değen sihirli eller olduklarına inanılıyor.

Köyceğiz ve Sultaniye Çamur Kaplıcaları

Köyceğiz’e kimliğini veren göl, 54 km2 alanı ve denizden 8 mt. yüksekliği ile doğa harikası bir yer. Köyceğiz adı nereden gelmiş derseniz, bir efsane var bu konuda. Antik çağlarda gölün bulunduğu yerleşim alanının bir sel baskınına uğradığı ve yardıma koşanların kentin doğusunda kalan birkaç ev ve insanı görerek, çok üzüldükleri ve “kala kala bir köyceğiz😊 kalmış” dedikleri ve gölün altında bir batık şehir olduğu rivayet ediliyor.

Köyceğiz Sultaniye Çamur Banyoları
Dalyan Kanalları
İztuzu Caretta Plajları
Ekincik My Marina

Gölün denize açılan noktasında, Kaunos Kral Mezarlarına cepheli Dalyan Köyü, günümüzde Caretta’ların yuva yaptığı İztuzu kumsalı ile Akdenizden ayrılarak doğal kanallarla dantel gibi örülmüş bir bölgede, Tatlısu Levreği, Alabalık, Nil Kaplumbağası, Caretta Kaplumbağası ve Mavi Yengecin bir arada yaşadığı ilginç bir doğa cennetine ev sahipliği yapıyor. Köyceğiz Gölünün yüksek radyo-aktiviteli, kükürt, kalsiyum sülfür ve radon gazı içeriğine bağlı antik çağlardan bu yana işletilen meşhur bir kaplıcası var: “Sultaniye”. Dünyaca ünlü sanatçılar Dustin Hofman ve Sting ile İngiliz Kraliyet Prenslerinin çamur banyosu ile 90’lı yıllarda dünya gündemine çıkan Sultaniye’nin MÖ 2. Yüzyılda Karyalılar tarafından açıldığı, Antik Roma döneminde 400 hastaya hizmet verebilen bir sağlık tesisi haline getirildiği ve kapısında “Tanrılar adına, buraya ölüm giremez” yazısının olduğuna ilişkin kaynaklar (Herodot ve Amasyalı Strabon) var. Hatta kaplıca sularının kaynadığı arkadaki “Ölemez”😊 Dağının adının da buradan geldiğine inanılıyor.

Bölgenin sembolü haline gelen Caretta’ları dünyanın gündemine sokan ise İngiliz Çevre Aktivisti Capt. June Haimoff, uzun yıllar Dalyan sahilindeki kulübesinde tek başına yaşamış ve 2022 yılında 99 yaşında yaşamını kaybetmiş.

Dalyan’da sezon içinde çok sayıda tekne, ziyaretçileri Sultaniye Kaplıcalarına, Kaunos Antik Şehrine ve İztuzu Plajına götürüyor. Dalyan’ın Ayaklı Göllerindeki balık restoranları bölgedeki balık kooperatifleri tarafından üretilen Sazan Havyarı ve yakaladıkları Mavi Yengeci servis ediyorlar. Caretta’ların Mavi Yengeci çok sevmesi ve beslenmek için teknelere ve insanlara yaklaşmaları bir risk oluştursa da yapacak bir şey yok.

Efsanevi Göcek Koyları

Bedri Rahmi Hatırası
Onno Bar/Restoran Bedri Rahmi Koyu
Göcek Bedri Rahmi Koyu
İmza: Bedri Rahmi Eyüboğlu

Ekincik’ten Göcek’e rota tuttuk. Kanal 16 VHF Telsizde şahit olduğumuz bir tartışma charter teknelerinin neden olabileceği risklerin adeta habercisiydi. Sancak kontra yelkenle seyir yapan bir Trofe teknesinin, otopilot ile motor seyri yaparken telefonuna bakıp çevresine bakmayan bir charter teknesiyle çarpışmasına ramak kaldığını acı çığlıklardan öğrendik. Göcek’i bir dantel gibi işleyen efsane koylarına Domuz adasının güneyinden girdik. Niyetimiz Göbün koyunda demir atıp sahile kıçtan kara bağlanmak idi. Uygun yer bulamadık. Sonrasında Batık Hamam koyunda alargada kalıp koyun billur sularını Kleopatra ile paylaşmak😊istedik. Şansımız orada da yaver gitmedi. Küçük ve Büyük Sarsala koylarına kadar her koya girip çıktık. “Binlik” koyunu Adaia adlı bir tesisin misafirleri kaplamış. Eski adı Taşyaka olan ama şimdi Bedri Rahmi’nin kayalara işlediği seramik balık figürü nedeniyle Bedri Rahmi adıyla anılan koyunda demir atmak için elimiz kumandaya gittiğinde bir elektrik arızası yaşadık. Artık demir atamayacaktık☹ Koyda tonoz alarak bağlanabileceğimiz tek iskeleye, yani sahibi Apo dostumuz olmasa yer bulmamızın imkansız olduğu Göcek Koylarının kalite ve lezzet nirvanası “Onno”’ya kıçtan kara olduk. Arızamızı giderdikleri ve meşhur imza kokteyllerinden ikram ettikleri gibi, sabah ayrılırken gece dolunay ve med-cezir nedeniyle salması kum zemine dokunan teknemize takılan tonoz halatlarını dalıp keserek büyük nezaket gösterdiler.

Dalaman Havalimanı-Göcek Arası Short-Cut

Sarsala-Dalaman Havalimanı Yolu

Pek kimse bilmez ama, Göcek koylarına, Sarsala’ya 10 km. mesafedeki Dalaman Havalimanı üzerinden transfer mümkün. Bu her iki yanı okaliptüs ağaçlı yolu kim? ne zaman yaptırmış dersiniz? Dalaman’da çiftlik sahibi olan Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa, hem de ta 1905 yılında. Topraklarında çalışmak üzere Mısır ve Sudan’dan getirdiği işçileri (günümüzün zenci Türk vatandaşlarının dedeleri yani) Sarsala’da iskeleden indirmiş. Paşa, Dalaman’a bir av köşkü, Valisi olduğu Mısır’ın İskenderiye’sine de bir tren garı binası yaptırmak istemiş. Her iki projenin yapımını bir Fransız firmaya vermiş. Bölgeye Fransız olan😊 firmanın av köşkü ile tren garı projelerini karıştırması sonucu İskenderiye’ye av köşkü, Dalaman’a da (yapı malzemeleri gemi ile Fransa’dan gelen) Batı mimarisine uygun “dünyanın tren geçmeyen tek istasyonu” olarak bilinen bina yapılmış.

Post Trofe-Finişi: XOne Yatch İskelesi

Fethiye Limanı
Fethiye Antik Kentleri
Amyntas Kıral Mezarları Fethiye
Babadağ Ölüdeniz Yamaç Paraşütü
Telmessos Amfitiyatrosu-Fethiye

Trofe 2024 Prolonje Yelken Seyri, Fethiye limanı içindeki XOneYatch iskelesinde son buldu. OneYatch, Liseli kardeşimiz Mektebi Sultanı Denizcileri Vice Komodoru ve Eğitim Koordinatörü Dr. M.Erem’in kurucularından olduğu ve İstanbul ve İzmir’den sonra Fethiye’de de yelken uzmanlık eğitimi ve charter hizmeti veren bir kuruluş. Fethiye’yi 3. Merkez olarak seçmeleri bir tesadüf değil. Çünkü Fethiye, Dalaman Havalimanı nedeniyle uluslararası ulaşım kolaylığı, doğa cenneti Göcek Koyları, Ölüdeniz/Belcekız Plajları, Mavi Mağara, Gemiler Adası ve Kelebekler Vadisine komşuluğunun yanı sıra Babadağ Yamaç Paraşütü Merkezine de ev sahipliği yapıyor. Fethiye; MÖ 5.000 yılına tarihlenen “Işık Yurdunun İnsanları” olarak bilinen Likya medeniyeti içinde başta en önemli kenti Kahinler Kenti “Telmessos” olmak üzere, “Letoon”, “Karymlassos”, “Pınara”, “Kalabantia”, “Tlos”, “Kadianda”, “Patara” gibi çoktan keşfedilmiş antik kentleri ile adeta bir Açık Hava Müzesi/Arkeololoji Parkı hüviyetinde. “Telmessos” antik çağlarda Güneş Tanrısı Apollon’un oğlu adına kurduğu şehir olarak biliniyor. Tunç çağından bu yana yerleşim gören bu bölge, hüküm süren Hitit, Helen, Roma, Pers, Mısır ve Türk medeniyetlerinin etkisi altında müthiş zengin bir kültüre sahip olmuş. “Telmessos”’dan günümüze kalan Amyntas Kral Mezarları, orijinali 6.000 kişilik Antik Tiyatro ve Arena, Likya Lahitleri gibi pek çok eser Fethiye sokaklarında dolaşırken aniden karşınıza çıkıveriyor. Ama benim gözlemlediğim, yelken severler Fethiye limanından çıkınca hemen Batı yönünde rota tutup sonsuz seçeneğe sahip Göcek koylarına yöneliyorlar. Bunda bölgedeki antik kentlerin (Google Maps’de işaretlediğim gibi) genelde kıyıdan epey uzakta olmasının payı olduğunu düşünüyorum. Örneğin ben yıllar önce bu saydığım antik kentleri eski kızım S/Y WhyNot’u Fethiye Ece Marina’ya bağlayıp, kiraladığım arazi aracı ile karadan gezmiştim.

Bakalım, Trofe Komodorumuz ve değerli ekibi önümüzdeki yıllarda nasıl bir rota seçimi yapacaklar. Fethiye-Kalkan-Kaş mı? Marmaris-Ekincik-Göcek-Fethiye mi? Bodrum-Kos-Nysiros-Tilos-Symi mi? Yoksa Bodrum-Kos-Kalymnos-Leros mu? 2025’i yaşayıp göreceğiz😊