Yelken ve Yaşam Kültürü-4’den devamla…

Rüzgarın Yelkenli ile Yaman Çelişkisi

Rüzgar kelimesinin kökeni Farsçadan geliyor. Rüz (gün) kökünden türeyen “rüzgâr” kelimesi Farsçada “günler, vakit, süre, gelip geçen” gibi anlamlara geliyor. İlginç ve şaşırtıcı olan da şu ki, rüzgarı “Bernouilli İlkesine (*) uygun” kullanarak ilerleyen bir yelkenli, bir spor dalı ya da bir uğraş olarak “zaman” kavramına son derece karşı bir olgu. Yelkenli bir tekneyle denize çıktığınızda dönüş saatiniz hakkında bir şey söylemeniz genelde mümkün değildir. Rüzgar yavaş eser, beklersiniz. Çok sert eser, yine beklersiniz.

(*) Bernoulli İlkesi: Sıvıların (sahi, hava da bir sıvıydı değil mi?) akışı hızlandıkça basıncı düşer. Hava yelkenin arkasında, önünde olduğundan daha hızlı hareket eder. Bir uçağı yükselten de, bir yelkenliyi rüzgara karşı hareket ettiren de budur. Ayni ilke geçerlidir. Tekneye öne itiş gücünü veren, yelkenin arkasından hızla dolaşan havadır.

3 Kuşağın Birlikte Yaptığı Bir Spor: Yelken

Yelkenci olmanın yaşı yoktur derler. Bir bakarsınız, 7 yaşında bir çocuk optimistte mucizeler yaratır. Şaşırırsınız. Bir bakarsınız, yetmiş üç  yaşındaki Fransız yelkenci Jean Luc Van den Heede geleneksel seyir ekipmanları ile tek başına ve hiç destek almadan dünya turu yapıp, 2019 Golden Globe yarışını kazanır. Ne kadar dinç olduğunu görür, yine şaşırırsınız.

JeanLucVandenHeede

Bir spor dalı düşünün ki; baba-kız, dede-torun aynı dönemde beraber yapabilsinler. Ben bütün bunları, kızım Eda, oğlum Koray ve, torunum Efe ile yaşayabildiğim için kendimi çok şanslı kabul ediyorum.

İster bir yarışçı olarak yetişmiş olsun ister yalnızca bir yelken tutkunu, çocukluğunda yelkenle tanışanların hayatlarında pek çok şeyin ister istemez değiştiğine, hayatın ileri dönemlerinde pek çok avantaja sahip olacaklarına inanıyorum.

Yelken Özgüven Duygusu Verir!

Herhangi bir spora başlayan bir çocuk, bu yelken olsun ya da olmasın, öz güven konusunda ciddi kazanımlar elde eder. Ancak mobil bir aracı kullanıyor olmak, biraz daha farklı bir özgürlük hissini de beraberinde getirir. İlk kez bisiklet sürdüğünüz zamanı hatırlıyor musunuz? Muhtemelen kapınızın önünde, ailenizin gözetimi altında olduğunuz halde müthiş bir özgürlük hissetmiştiniz değil mi?

Efe_Optimist

Ama, yelkenli bir tekne kullanmaya küçük yaşta başlamanın çocuğa müthiş bir öz güven kazandırdığını, bağımsızlık ve özgürlük hissi verdiğini söyleyebilirim. Benim gibi, ileri yaşta yelkene başlamış olsanız da, muhtemelen yelken sevgisini karakterinizin içinizde büyüttüğünüz için, bir şekilde yelken sporuna çekildiğinizi hissedersiniz.

Efe_OyuncakEfe_Lego

Ya da oyuncaklarınız arasındaki bir arabayı, treni ya da uçağı çeşitli sesler çıkararak nasıl kullanmaya çalıştığınızı hatırlayın. Bir de o yaşlarda, denizin ortasında, tek başına giden bir tekneyi idare ettiğinizi hayal edin. Bunu yapabiliyor olmanın içinizde bir şeyleri geri dönüşü zor bir şekilde değiştirdiğini fark edeceksiniz.

Yelken ve Kişisel Gelişim Üzerine..

Boyutsal Farkındalık: Yelkenli bir tekneyi idare ederken metrelerden söz edilmez. Kullanılan ölçü genelde “tekne boyu”dur. Kullandığı teknenin boyutlarının farkında olan, dönüş yaptığında hangi istikamete gideceğini hesaplayabilen bir çocuk, boyutsal farkındalık konusunda yaşıtlarından bir adım önde olacaktır.

Yön Duygusu: Yelken sporu ve yarışlarının ana mantığı, yelken fiziğine aykırı bir durum olan “rüzgara karşı gitme” üzerine kuruludur. Uçurtmalar bile rüzgar sayesinde uçmazlar. Rüzgara karşı durdukları için uçarlar.

Yelken yarışlarında rüzgarın tam geldiği yere bir şamandıra konur. Sonra farklı yerlere farklı şamandıralar da konarak bir parkur oluşturulur. Sporcular bu parkuru tamamlayarak finişe ulaşmaya çalışırlar. Hiçbir yelken yarışı düz bir çizgi üzerinde A noktasından B noktasına ulaşmayı amaçlamaz.

IlkgunSTART

Uzaktan karmaşık gözüken bu sistem, yer-yön duygusunun gelişmesi adına çocuklar için inanılmaz faydalıdır. Bence küçük yaşlarında mobil bir oyuncak-araç yerine Barbie bebeklerle oynayan kız çocuklarının ileri yaşlarda yön duygularının zayıf kalmasını salt cinsiyet ayrımcılığı ile açıklayamazsınız.

Hava Durumu Bilgisi: Yelken, sanıldığının aksine bir yaz sporu değildir. Uygun kıyafet seçimiyle yaz-kış her koşulda yapılabilir. Bir yıl boyunca denizle bütünleşme şansı bulan çocuk, mevsimlerin geçişini tek tek gözlemleme şansı bulur. Bir süre sonra sabah başını kaldırıp gökyüzüne baktığında yağmurun yağıp yağmayacağını, rüzgarın esip esmeyeceğini hemen anlamaya başlar. Bu bilgi ve farkındalığın ne faydası var derseniz, iş yaşamındaki değişiklikleri önceden sezme gücü verir de ondan.

Düzen ve Temizlik Alışkanlığı: Yelkenli teknenin bakımından sorumlu olmak gündelik hayatta da düzen ve temizlik konusuna önem verilmesini sağlar. Yelkenli bir tekne mutlaka iyi bir bakım ister. Yelken kulüpleri, tekneleri çocuklara bir süreliğine zimmetler ve teknenin bütün sorumluluğunu ona verir. Denize çıkmadan önce bütün halatların tek tek kontrol edilmesi, malzemelerin düzgün kullanılması gerekir. Çocuklar, bunları yapmadığı takdirde denizde sıkıntı yaşayacaklarını kendileri gözlemleyebilirler. Aynı şekilde denizden döndükten sonra malzemeler tuzlu sudan arındırılmazsa çok çabuk yıpranır. Bu malzemeleri düzgün ve temiz kullanmayı öğrenen çocukların kendi özel, aile ve iş yaşamlarında da  bu düzeni sürdürmelerine, sorumluluk duygularını geliştirmesine ve elindekilerin kıymetini bilmelerine yardımcı olacağı çok açıktır.

Sabretmesini Öğrenme: Yelken yapmak için öncelikle rüzgara ihtiyaç olduğundan, yarış takvimleri ne kadar titizlikle hazırlanırsa hazırlansın, yarış yapılamadığı zamanlar olur. Ağlasanız da bağırsanız da rüzgar yoksa, yoktur. Gelene kadar sabretmek ve beklemek gerekir. ‘Bugün canım istemiyor, hafif havada antrenman yapayım’ diyemezsiniz.

Bizden her zaman üstün olan ve dediğim dedik biriyle uyum içinde yaşamak, ona göre kendimizi ayarlayıp zorluklarıyla mücadele etmek, bize her yaşta ve koşulda sabredebilme gücü verir. Deniz, insana sabırlı olmayı ve ekip içinde birbirinin hatalarını karşısındakini kırmadan söylemeyi öğretir. En küçük bir hatada sabırsızca bağırıp fevri davranırsanız, bir takım sporu olan yelken bunu kaldırmaz. Takım arkadaşınızın moralini bozarsanız ki, bu da fena halde yarışa ve sonuca yansır.

Aileyle Kaliteli Zaman Geçirme:Yelken sporunun yaşı olmadığı için, eğer imkanınız varsa eşinizle, çocuğunuzla, torununuzla ortak bir hobiyi paylaşmanızı sağlar. Yaşınız kaç olursa olsun yelken yapmayı öğrenebilirsiniz. Ebeveynlerin gündelik hayatın gerçeklerinden uzak, bambaşka bir konuda çocuklarıyla bir şeyler konuşabilmesi, bilgi ve deneyimlerini onlarla keyifli bir ortamda paylaşabilmesi kadar muhteşem bir şey olabilir mi?

Tekne_Efe

Yarışta Rehavet Yasaktır!

Yelken yarışlarının insana bir diğer katkısı da kişiyi konfor alanından uzak tutması ve tatlı bir rekabet duygusu yaşatmasıdır. Rekabet, vücuda ihtiyacı olan adrenalini sağladığı ve insanı canlı tuttuğu için iyi bir şeydir. Vahşi kapitalist olarak tanımladığımız günümüz iş dünyasında yaşamak zorundaysak eğer ve böyle bir dünyadan kendimizi soyutlayamıyorsak şayet, zaman zaman yarışlara da katılın derim.

İş yaşamınızda bu kontrollü adrenalinin etkisinden yararlanamaz ve konfor alanınıza ve rehavete kapılıp kalırsanız, sizin için üzülürüm. Bu anlamda yelken beni “Dinamik, Atik ve Çevik” tutuyor. İlerde bu terimleri profesyonel yaşam deneyimlerim bağlamında çok duyacaksınız.

Teknede Kadın Erkek Dengesi

Geçen yazımda denizciliğin yavaş yavaş geleneksel, erkek egemen bir alan olmaktan çıktığını ve artık kadınların bu alanda da iddialı rol ve misyonlar üstlenmeye başladığından bahsetmiştim. Takımın lideri ister kadın, ister erkek olsun, iş yaşamında sürdürülebilir başarı sahibi takımlarda, mutlaka doğada olduğu gibi bir kadın-erkek dengesi olması gerektiğine gönülden inanıyorum. Örneğin inşaatçılık gibi bazı kaba meslekler bile kadınların bu alanda daha fazla rol almasıyla, çok daha farklı ve rafine bir ortama evrildi. Fizik gücün öneminin kaybolmasıyla, ayakları yere basan, kontrolsüz risk almayan proje takımları ortaya çıkmaya başladı.

Ben Bu Takımın Bir Parçasıyım Diyebilmek..

Bir, hatayı tatlı tatlı söyleyip takımın bir parçası olmak var, bir de dışarıdan kontrolcü olmak. İkincisi çok kötü. Ben bir hata ya da yanlışlık gördüğümde, “Arkadaşlar bu böyle olmuş, ama bizim böyle olmamamız lazım” derim. Yani hep “biz” kelimesini kullanırım. O nedenle takımın bir parçası olurum. Yelkenin benim karakterimi bu yönde geliştirmesinde büyük katkısı olduğuna inanırım.

Devam edecek….